Kıyıya vuran bir sandık, gizli bir evlilik hizmetini açığa çıkarır ve her şeyin tam ortasında yer alan bir çiftin tuhaf evliliğini gözler önüne serer.

Kinloch Bravo ekibi, gizemli bir sis sonrası İskoçya ana karasıyla tüm iletişimleri kopunca bir yandan çevresel baskıları, büyüyen paranoyayı ve artan gerilimi yönetirken bir yandan da eve dönmek için mücadele etmektedir. Ama karşılarındaki tehdidin akla hayale gelmez bir şey olduğu ortaya çıkınca bölünen ekip hayatta kalabilmek için ittifak kurmak zorunda kalır.

Nick Brewer, sıradan bir aile babasıydı; işinde gücüyle uğraşır, ailesiyle mutlu bir hayat sürdürürdü. Ancak bir gün, hayatı tamamen değişti. Nick'i birdenbire kaçırdılar ve internette canlı olarak yayınlanan korkunç bir durumun tam merkezine koydular. "Eğer bu video 5 milyon izlenmeyi geçerse, Nick ölecek" mesajıyla herkesi dehşete düşüren bir yayın yapıldı. Ailesi, Nick'i kurtarmak için hemen harekete geçti. Kardeşi Pia ve eşi Sophie, onun neler yaşadığını anlamak için zamana karşı büyük bir yarışa girdiler. İşte bu noktada, olaylar giderek daha da karmaşıklaşmaya başladı. Dizi boyunca, aile bireyleri bir yandan Nick'i bulmaya çalışırken diğer yandan da bu kaçırılma olayının arkasında kimin olduğunu anlamaya çalışırlar. Bu sĿıkıntılı durum, aslında herkesin özülerindeki gizli yüzleri ortaya çıkartır. Aile üzerine düşen bu büyük yük, her bir bireyin gizemli yüzlerini ve geçmişin derinliklerinde sakladıkları sırları açığa çıkarır. Geçmişle yüzleşmeler, yeni şüpheliler, şaşırtıcı olaylar ve akla hayale gelmeyen gelişmelerle dolu bir çemberin içinde olduklarını fark ederler. Aynı zamanda, sosyal medyanın ve internetin insanların hayatını nasıl etkilediğini de sorgularlar. Teknolojinin karanlık yüzü, Nick'in ailesi üzerinde derin izler bırakırken, her bir saniyenin önem taşıdığı bu süreçte, umutlarını kaybetmeden ilerlemek zorundalar. Dizi izleyicilere, bir olayın sadece yüzeyine bakarak yargıda bulunmamaları gerektiğini gösterir. Nick'in yaşadığı bu zor anlar, gerçeklerin ne kadar karmaşık ve bazen de yanıltıcı olabileceğini hatırlatır. Her şey aslında göründüğünden çok daha derin, çok daha köklü bir hikayenin parçası olabilir. Clickbait, izleyenlere merak, heyecan ve bolca sürpriz sunarak internet dünyasının tehlikelerini ve bu tehlikelerle başa çıkmanın ne kadar zor olduğunu anlatır.

Gangnam B-Side, kalabalık Gangnam sokaklarında geçen bir gizem ve gerilim hikayesidir. Her şey, Gangnam'daki ünlü bir gece kulübünün gözde hayat kadını Jaehee'nin gizemli şekilde ortadan kaybolmasıyla başlar. Bu durum, çevresindeki herkesin dikkatini çeker ve karmaşık bir olay örgüsünü harekete geçirir. Dedektif Kang Dongwoo, vakayı çözmek için yıllar sonra şehre geri döner. Eski günlerdeki azmini kaybetmeyen Dedektif Kang, bu gizemi çözmekte kararlıdır. Kulübün gizli dünyasına tekrar adım atan Kang, kayıp Jaehee'nin izini bulmak için her türlü riski göze alır. Bu sırada, kariyerinde yükselmeyi hedefleyen Savcı Min Seojin de olayla yakından ilgilenmeye başlar. Yükselmek için bu vakayı çözmenin ona büyük bir fırsat sunacağını bilir. Savcı Min, Gangnam'ın gizli köşelerinde araştırmalar yaparken, Jaehee'nin kayboluşuyla ilgili karmaşık ilişkiler ağını da keşfeder. Onun azmi ve hırslı yapısı, Jaehee'nin kayboluşunu bir fırsata çevirme niyetini de gösterir. Savcı Min, ipuçlarını bir araya getirdikçe, işler iyice karmaşık bir hâl alır ve şüpheler artmaya başlar. Olayın bir diğer önemli karakteri ise kadın ticaretiyle tanınan Yoon Gilho'dur. Yoon Gilho, baş şüpheli olarak olayın merkezine oturur. Gangnam'da derin bağları ve karanlık geçmişi olan bu adam, soruşturmanın seyrini belirleyecek kilit isimlerden biri olur. Dedektif Kang ve Savcı Min, Yoon Gilho'nun sırlarını ortaya çıkarmaya çalışırken, kendilerini tehlikeli bir oyunun ortasında bulurlar. Bu karmaşık dünyada kimin dost, kimin düşman olduğu belirsizdir. Gerçek ortaya çıktığında herkesin hayatı değişecektir. İşte, Gangnam B-Side'da sırlar, tehlikeler ve ihanetler dolu bir serüven seyirciyi bekler!

Karısının ölümüyle kariyeri ve hayatı sarpa saran başarılı cinayet dedektifi Alex Cross'u konu alan bir Washington D.C. suç draması. James Patterson'ın dünya çapında çok satan kitap serisinden uyarlanmıştır.

Grotesquerie, karanlık ve gizemli olaylarla dolu küçük bir kasabada geçiyor. Dedektif Lois Tryon, ardı ardına işlenen korkunç suçların gölgesinde, hayatını hem kişisel hem de mesleki anlamda ayakta tutmaya çalışıyor. Her şey bir anda karmaşık bir hal alıyor, çünkü bu suçların ardındaki karanlık varlık sanki onunla alay ediyormuş gibi hissettiriyor. Lois, hem yoğun bakımda yaşam savaşı veren kocasıyla, hem de ergenlik çağındaki kızıyla zorlu bir ilişki sürdürüyor. Üstelik, kendi içindeki karanlık duygularla da mücadele etmek zorunda kalıyor. Ancak Lois, pes etmek yerine cevapların peşine düşüyor. Kasabanın karanlık sırlarını çözmek için Lois, Katolik Muhafızı'nda çalışan Rahibe Megan ile güçlerini birleştiriyor. Megan, insanlığın en kötü yüzünü görmüş biri olarak, buna rağmen iyiliğe inanmayı sürdürüyor. Bu yönüyle Lois'e umut veriyor. Rahibe Megan, elindeki bilgileri ve gazeteci kimliğini kullanarak, Lois'e en karanlık anlarda ışık tutmayı başarıyor. Lois, dünyanın kötülüğe teslim olmasından korkarken Megan, her zaman iyiliğin de bir şansı olduğunu hatırlatıyor. İki kadın, aralarındaki bu dengeyle birbirine destek oluyor ve zor durumda bile birbirlerinden güç alıyor. Birlikte, kasabayı saran korkunç olayların ardındaki gerçekleri aramaya koyuluyorlar. Bu süreçte, birbiriyle bağlantısız gibi görünen ipuçlarını bir araya getiriyor ve her adımda kendilerini daha da karmaşık bir ağın içinde buluyorlar. İlerledikçe, karşılaştıkları sırlar ve tehlikeler, onları cesaretlerinin sınırlarını zorlamaya itiyor. Ancak her ne olursa olsun, Lois ve Rahibe Megan, karanlığa teslim olmamak ve gerçekleri ortaya çıkarmak için tüm güçlerini kullanıyor. Böylece, hem kendilerini hem de kasabayı bu kötülükten kurtarmak için mücadelelerine devam ediyorlar.

Yedi kadının hayatı, bazı ceset kalıntıların bulunmasıyla sarsılır.

1536 yılı, İngiltere'nin karanlık bir dönemi olarak tarih sayfalarındaki yerini alır. Avukat Matthew Shardlake, yetenekleri ve zekası sayesinde Thomas Cromwell'in dikkatini çeker. Cromwell, Shardlake'i Scarnsea'deki sessiz ve gizemli manastıra gönderir. Manastırın huzuru, yaşanan ani ve şüpheli bir ölümle bozulur. Shardlake, bu davayı çözerken kendisini yalanlarla dolu bir labirentin içinde bulur. Her ipucu, yeni bir sırrı ortaya çıkarır. Manastırın duvarlarının ardında saklanan sırlar, zannedilenden çok daha tehlikelidir. Cinayetin tek bir olay olmadığı anlaşılır. Shardlake, araştırmaları sırasında aldatma ve yolsuzluğun karanlık yüzüyle karşılaşır. Manastırdaki keşişler, sırlarını gizlemek için her yolu dener. Ancak Matthew Shardlake, pes etmek nedir bilmez. Olayları çözmek için zekasını ve tecrübesini kullanarak her adımda yeni ipuçları toplar. İşler ilerledikçe, manastırın sakinleri arasındaki ilişkiler ve rekabetler gün yüzüne çıkar. Kimse göründüğü gibi değildir. Shardlake, her adıma dikkat eder ve tehlikeleri sezerek ilerler. Ancak, aldatıcı sessizliğin ardında daha derin bir plan gizlidir. Shardlake, kendini yalnızca davanın değil, hayatının da tehlikede olduğu bir oyunun içinde bulur. Aldatma ve çıkar çatışmaları arasında Shardlake, hem vicdanını hem de yaşamını korumak için savaşır. Gerçekleri ortaya çıkarırken, kendi cesaretini de sınar. Her ipucu, onu manastırın en karanlık sırrına yaklaştırır. Matthew Shardlake, adaletin ışığını ararken karanlığın içindeki tüm engelleri aşmaya kararlıdır. Ya gerçekler kazanacak ya da yalanlar ağı onu yutacaktır.

The 8 Show, sekiz katlı gizemli bir binada geçen bir hikayeyi anlatır. Sekiz kişi, bu binada mahsur kalır ve işler başlarda oldukça karmaşık görünür. Her biri farklı karakter özellikleri taşıyan bu yarışmacılar, başta bir çıkış yolu ararken kısa sürede tuhaf bir yarışmanın parçası haline gelir. Bu yarışma, zamanla onlara para kazandıran, ama aynı zamanda büyük riskler barındıran bir macera sunar. Kimse bu binanın neden var olduğunu ya da bu yarışmanın amacını tam olarak bilmez, fakat her katın kendi kuralları vardır ve bu kurallar yarışmanın heyecanını artırır. Öncelikle, bu yarışmada strateji önem taşır. Yarışmacılar, birbirleriyle rekabet ederken aynı zamanda iş birliği yapmanın yollarını bulur. Birlikte çalışmak, belirli durumlarda avantaj sağlar; ancak, bireysel kazançlar da göz önünde bulundurulmalıdır. Heyecan verici anlar, beklenmedik gelişmeler ve riskli seçimler her katın gizemini daha da artırır. Katlar arasında ilerlerken, yarışmacılar yeni sürprizlerle karşılaşır ve bu da gerilimi sürekli yüksek tutar. Her kat, yarışmacılara yeni zorluklar sunar. Örneğin, bir katta hız ve çeviklik önemliyken, diğerinde zekâ ve planlama becerisi ön plana çıkar. Bu çeşitlilik, yarışmacıların hem fiziksel hem de zihinsel olarak sınırlarını zorlar. Dahası, her katın farklı bir ödül sistemi bulunur ve bu, yarışmacıların stratejilerini etkiler. Onlar, her an risk ile ödül arasında seçim yapmak zorunda kalır. Bu seçimler, hem bireysel hem de grup içindeki dinamikleri etkiler ve rekabeti yoğunlaştırır. Yani, The 8 Show izleyicilere sürükleyici ve düşündürücü bir macera sunar. Bakalım, bu yarışmacılar nihai kazanan olmayı başarabilecek mi?